18 Ekim 2011 Salı

Hozan Beşir Feryadı İsyanım


Hiç tanımadan özlüyorum SENİ…


Hiç tanımadan özlüyorum SENİ…


Bana göre erkendi beki de. Puslu bir sabaha uyandı gözlerim. Zor bir rüyanın terleri yine yüzüm de. Her gece aynı rüyayı görüyorum. Ellerim sımsıkı, avuçlarım ıslak. Kulağımda hep aynı ses, çığlık gibi, eyvah gibi… Boş sokaklar, evler, merdivenler, kapılar ve bir oda. Hangi sokağa girsem, hangi evin merdivenlerini çıkıp hangi kapıya uzansa elim, hep aynı oda karşımda. O odaya salıyorum bedenimi, kokumu bırakıyorum duvarlarına, elimi sürüyorum. Elimi sürdüğüm yerler dile geliyor sonra. Bilmediğim bir dil, anlayamadığım bir sancı içimde. Yeniden gözlerimi sımsıkı kapatıyorum, başka bir rüyaya kaçıyor gözlerim.

O dağın başındayım az sonra; sessiz, rüzgârlı, soğuk, içim üşüyor en çok. Sonra yürüyorum uçurumun kenarına. Ayaklarım kekiklere sürtüyor, ben bastıkça toprağa rüzgâr kekik kokuyor. Şimdi o uçurumun kıyısındayım. Aşağısı bulanık bir deniz. Dalgalar ısırıyor kayaları dişleriyle. Uçsam diyorum, hemen şimdi buradan salsam kendimi, uçsam. Sonra düşüyorum ben, tamda aynı yerde uyanıyorum her defasında. Avuçlarım ıslak, yüzüm terli…

Bir hışımla kalkıyorum yatağımdan.Sonra susmayı öğreniyorum yavaş yavaş. Susarak özlemeyi, sessizce sevmeyi, dokunmadan hissetmeyi belki de… Sonra sen coşkun bir nehir oluyorsun gözlerimde, önüne gelen her şeyi alıp götüren, asi, hırçın ve birazda yorgun… Korkuyorum önünde durmaktan. Oysa ben bir yapraktım o ağacın dalında. Sıkı sıkı tutunmuştum dallarıma. Gölgedeydim çoğu zaman ama şikâyet etmemiştim. Bir rüzgâr istememiştim beni önüne katıp başka iklimlere savuran. Kıyıdan bakıyorum sana. Öyle büyük okyanuslara varışını izliyorum uzaktan. Susarak ve birazda ağır yenilgiler alarak belki de seviyorum seni. Dilimde bölünüyor adın. Yudum yudum yutuyorum yokluğunu. En çokta özlüyorum.

Hiç tanımadan özlüyorum.

Ne garip!!!

Hiç tanımadan özlüyorum seNi…


Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/blogs/blog8562-hic-tanimadan-ozluyorum-seni.html#ixzz1b7gq78GW