20 Nisan 2012 Cuma

Osho

SEVGİDEN SEVGİ DOLU OLMAYA

Sevgi sözcüğü birbirinden kesinlikle farklı iki anlama gelebilir; sadece farklı değil taban tabana zıt. Bir anlamı, ilişki olarak sevgidir; diğer anlamı, bir oluş hali olarak sevgidir. Sevgi bir ilişki haline geldiği an bir esarete dönüşür çünkü beklentiler vardır ve talepler vardır ve düş kırıklıkları vardır her iki taraftan da hükmetme çabaları vardır. O bir iktidar mücadelesine dönüşür. İlişki doğru şey değildir. Ancak bir oluş hali olarak sevgi farklıdır. O senin basitçe sevdiğin anlamına gelir; ondan bir ilişki yaratmıyorsun. Sevgin tıpkı bir çiçeğin mis kokusu gibidir. O bir ilişki yaratmıyor; o senin belirli bir şekilde olmanı, belirli bir şekilde davranmanı, belirli eylemleri yapmanı istemiyor. O hiçbir şey talep etmez. O sadece paylaşır. Ve paylaşmada da herhangi bir ödül için arzu yoktur. Paylaşmanın kendisidir ödül.

Sevgi senin için hoş bir koku haline geldiğinde, o zaman onun muazzam bir güzelliği vardır. Ve sözde insanlığın çok daha üzerinde bir şey; ilahi bir şey vardır.

Sevgi bir hal olduğunda onunla ilgili hiçbir şey yapamazsın. O ışıyacaktır ancak hiç kimse için hiçbir esaret yaratmayacaktır, ne de senin herhangi birisi tarafından esir edilmene müsaade edecektir.

Fakat sen ilişkilere ta çocukluğundan beridir alışmışsındır. Yabancı bir adam ve sen onunla babanmış gibi bir ilişki yaratmak zorundasın. Onun gerçekten baban olduğundan dahi asla emin olamazsın...

İnsanların el falına bakan bir falcı duymuştum. Bir ateist, Tanrı'ya inanmayan ve her türden boktan şeye —astrolojiye, el falına— inanmayan bir genç adam falcıya gidip, "Şayet senin ilmin doğruysa elime bak ve babamın tam şu an nerede olduğunu bana söyle" demiş.

Falcı eline bakmış ve, "Baban balık tutmaya gitmiş" demiş. O da, "Benim dediğim şey işte budur: Bu tümden saçmalık. Babam üç yıl önce öldü; nasıl olur da bugün balığa gider?" demiş.

Falcı da, "Bundan bana ne, ancak gerçek şu ki üç yıl önce ölen adamın senin baban olmadığı da bir gerçektir. Senin gerçek baban balık tutuyor. Annene git ve sor. Eğer dürüst ve samimiyse, ölen adamın senin baban olmadığını söyleyecektir; her ne kadar baban olduğu söylendiği için onunla bir ilişki kurmuş olsan da" demiş.

Hayatın pek çok türden ilişkilerle çevrilidir. Ve bu haliyle ilişkiler —gerçek ya da hayal mahsulü— çok incelikli bir çeşit köleliktir. Ya diğerini esir alırsın, ya da kendin bir esir olursun.

Bir kenara yazılması gereken diğer bir nokta da kendin bir köle olmadan kimseyi esir alamayacağındır. Esaret iki tarafı keskin bir kılıçtır. Birisi daha güçlü ve diğeri daha zayıf olabilir ama her ilişkide sen hapseden ve diğeri de hapis olandır. Ve onun tarafından bakıldığında da hapseden o ve hapsedilen de sensin. Ve bu insanlığın böylesi bir üzüntü içerisinde, böylesi bir keder halinde yaşama nedenlerinden birisidir.

Ve nefret senin sevginden çok daha güçlü bir ilişkidir çünkü senin sevgin çok yüzeysel. Nefretin çok derin. Nefretin senin tüm hayvani mirasındır. Sevgin sadece gelecek için bir potansiyelden ibarettir; o gerçekleşmiş bir şey değildir, sadece bir tohumdur. Ancak senin nefretin tam olarak gelişmiştir, tamamen palazlanmıştır; binlerce yıllık geçmişin değişik yaşam formları halinde hareket ediyor. Gelişmek için zamana ve mekâna sahipti. Sadece insanda değişim gerçekleşmeye başlıyor.

Ancak kimsenin benden nefret etmesini engelleyemezken, o halde nasıl olur da birisinin beni sevmesini engelleyebilirim? Yapabileceğim tek şey, sevginin ya da nefretin ya da herhangi bir şeyin ilişki halini aldıktan sonra saflığını yitirdiğini açıklamak olacaktır.

Bırak sevgi senin oluş halin olsun. Şık olman değil, seviyor olmandır bu. O basitçe senin doğandır. Senin için sevgi sadece varlığının güzel kokusudur. Tek başına dahi olsan sevgi enerjisiyle sarılı olursun. Sandalyen gibi ölü bir şeye bile dokunsan elin sevgi yağdırır; neye ya da kime olduğunun önemi yoktur. Sevgi halinin bir adresi yoktur.

Ben senin sevgi halinde olmamanı önermiyorum, ancak kafandaki eski ilişki kalıbını bırakmadığın sürece sevgi halinde olamazsın. Sevgi bir ilişki değildir.

İki insan birlikte son derece sevme halinde olabilirler. Ne kadar severlerse, herhangi bir ilişki olasılığı da o kadar küçük olur. Onlar ne kadar severlerse, onların arasında o kadar çok özgürlük mevcuttur. Onlar ne kadar severlerse, bir şey talep etmenin, herhangi bir hükmetmenin, beklentinin olasılığı o kadar azdır. Ve doğal olarak da herhangi bir düş kırıklığı mevzubahis olmaz.

İki kişi ilişkiye girdiğinde ve beklentileri karşılanmadığında —ve onlar karşılanamayacaktır— o zaman, hemen sevgi nefrete dönüşür. Beklentiler mevcuttu; artık hayal kırıklıkları vardır. Ancak onlar ilk önce beklentilerini yansıtıyorlardı; şimdi hayal kırıklıklarını yansıtıyorlar. Her ikisi de kendi bilinçsiz fikirleri tarafından sarmalandığını göremez. Ve onlar azap çekiyor.

Ve tıpkı sevgi hayali kurarken diğerini pek de tanımadan birbirlerine hayranlık gösterdikleri gibi, şimdi de diğerini suçluyorlar. Bu nedenle unutmamanı istiyorum: hiçbir beklentiye sahip olma. Sev çünkü sevmek senin kendi manevi gelişimindir. Sevgin daha çok ışığa doğru, daha çok hakikate doğru, daha çok özgürlüğe doğru gelişmene yardım edecek. Ama bir ilişki yaratma.

Sadece bir şeyi unutma: Sevgi başka her şeyi yok edebilir sadece onun bir ilişki haline gelmesine izin verme; o zaman sevgi yok olur ve sevgi adına hükmetme, politika onun yerine geçer. O zaman problemler çoğalmaya devam edecek.

Ben her çeşidinden ilişkilere karşıyım. Örneğin "arkadaşlık" sözcüğünden hoşlanmıyorum ancak "arkadaşça" sözcüğünü seviyorum. Arkadaşça olmak senin içindeki bir niteliktir, arkadaşlık yine bir ilişkiye dönüşür.

O nedenle sevgide yanlış bir şey yoktur. Aslında sevgi olmadan her şey yanlıştır. Fakat sevgi o kadar değerlidir ki her türlü kirlenmeden, ....her çeşit zehirden korunmalıdır. Dünyanın bireylerden oluşmasını istiyorum. "Çift" sözcüğünü kullanmak bile beni incitir. İki bireyi mahvetmiş durumdasın ve bir çift güzel bir şey değildir.

Bırak dünya sadece bireylerden oluşsun ve ne zaman kendiliğinden sevgi çiçek açarsa onun şarkısını söyle onun dansını et, onu yaşa; ondan zincirler yaratma. Ne kimseyi esaret altında tutmaya çalış ne de herhangi bir kimsenin esir almasına izin ver.

Sadece özgür bireylerden oluşan bir dünya hakikaten özgür bir dünya olacaktır.

İnsanın en büyük ihtiyaçlarından bir tanesi ihtiyaç duyulmaktır. O nedenle sevginin varoluşta yer etmeyeceği herhangi bir zaman olabileceğini düşünemiyorum. İnsanoğlu var olduğu sürece sevgi onların en mutluluk verici deneyimi olarak kalacaktır. O yeryüzünde mevcut olan ancak yeryüzüne ait olmayan bir şeydir. O sana bir kartal gibi güneşe doğru uçabileceğin kanatlar verir.

Sevgi olmadan kanatların yoktur. Ancak o böylesine önemli bir besin ve böylesine bir ihtiyaç olduğu için bütün sorunlar onun çevresinde yükselir. Sevgilinin ya da sevdiğin kimsenin yarın da senin için mevcut olmasını istersin. Bugün çok güzeldi ve sen yarın hakkında endişelisin. Bu yüzden evlilik ortaya çıkmıştır. O sadece belki yarın sevgilinin ya da sevdiğin kimsenin seni terk edeceği korkusudur; o nedenle toplumun önünde ve kanunların önünde onu bir sözleşme haline getir. Ancak bu çirkindir; bu kesinlikle çirkin, iğrençtir. Sevgiyi bir sözleşme haline getirerek sen kanunu sevginin üzerine yerleştiriyorsun ve mahkemeler, ordular, polisler, yargıçlar, esaretinin kesinleşmesini ve güvenceye alınmasını desteklemek için senin bireyliğinin üzerine kolektif kütleyi koyduğun anlamına gelir. Yarın sabah...kimse bilemez. Sevgi bir esinti gibi gelir; belki gelebilir, belki de gelmez. Ve o gelmediğinde, o zaman sadece kanun yüzünden, evlilik yüzünden, toplumsal saygınlık kaygıları yüzünden neredeyse dünyadaki tüm çiftler orospuluğa indirgenmiştir.

Sevmediğin bir kadınla, sevmediğin bir erkekle yaşamak, güvenlik için yaşamak, garanti için yaşamak, ekonomik destek için yaşamak sevgi dışındaki herhangi bir neden için birlikte yaşamak onu orospuluktan başka bir şey yapmaz. Orospuluğun dünyadan tamamen kalkmasını isterdim. Bütün dinler orospuluğun olmaması gerektiğini söylemektedir. Ancak insan aptallığı böyle çalışır. Orospuluğun olmaması gerektiğini söyleyen bu aynı dinler orospuluğun nedenidirler çünkü bir taraftan evliliği desteklerler ve diğer taraftan da orospuluğa karşı çıkarlar.

Evliliğin kendisi bir orospuluktur. Sevgime güveniyorsam niye evleneyim? Evlilik düşüncesinin kendisi bir güvensizlik işaretidir. Ve güvensizlik içerisinden ortaya çıkan bir şey sevginin derinleşmesine ve yükselmesine yardımcı olmayacak. Onu yok edecek. Sev, ama evlilik ya da herhangi türden bir ilişki gibi sahte bir şeyle sevgiyi mahvetme. Sevgi sadece özgürlük verdiğinde hakikidir. Kriter bu olsun. Sevgi sadece diğer kişinin mahremiyetine müdahale etmediğinde hakikidir. Onun bireyselliğine, mahremiyetine saygı duyar. Ancak dünyanın her yerinde göreceğin sevgililerin tüm çabası hiçbir şeyin mahrem kalmaması üzerinedir; tüm sırlar onlara söylenmelidir. Onlar bireysellikten korkarlar; onlar birbirlerinin bireyselliklerini yok ederler ve birbirlerini yok ederek hayatlarının bir doyum, bir tatmin haline dönüşmesini umut ederler. Onlar basitçe giderek daha çok mutsuz hale gelirler.

Sevgi dolu ol ve unutma ki gerçek olan her şey sürekli değişir. Sana söylenen gerçek aşkın sonsuza dek süreceği fikri yanlıştır. Gerçek bir gül sonsuza dek kalmaz. Yaşayan bir varlığın kendisi bir gün ölmek zorundadır. Varoluş sürekli bir değişimdir fakat gerçek sevginin sürekli olması gerektiği fikri ... ve eğer sevgi bir gün kaybolursa, o zaman doğal olarak sonuç bunun gerçek sevgi olmadığıdır.

Hakikat şudur ki sevgi ansızın gelir; o senin tarafından yaratılan herhangi bir çabanın sonucu değildir. O doğanın bir armağanı olarak geldi. Onun bir gün ansızın gideceği hakkında endişelenmiş olsaydın o geldiğinde onu kabul etmezdin. Geldiği gibi gider de. Ancak bunun için endişelenmene gerek yoktur çünkü bir çiçek solduğunda başka bir çiçek geliyordur. Çiçekler sonsuza dek gelecekler fakat sen bir tane çiçeğe yapışma. Aksi taktirde kısa süre sonra sen ölü bir çiçeğe yapışmış olacaksın. Ve gerçek de budur; insanlar bir zamanlar canlı olan ölmüş bir aşka tutunuyorlar. Artık o sadece bir anı ve acıdır ve sen ona takıldın çünkü sen saygınlık nedeniyle, kanun nedeniyle kaygılanıyorsun.

Karl Marx'ın bir fikri, doğru bir fikri vardı. Komünizmde evlilik olmamalıydı. Ve Rusya'da devrim gerçekleştiğinde, ilk dört beş yılda aşkı bir özgürlük yapmayı denediler. Ancak o zaman Marx'ın farkında olmadığı pratik zorlukların farkına vardılar —o yalnızca teori üretiyordu— ve en büyük sorun evlilik olmazsa ailenin kaybolacağıydı. Ve aile toplumun, ulusun belkemiği, omurgasıydı. Şayet aile yok olursa ulus uzun süre devam edemez.

Rusya'daki Komünist Partisi devrimden sonraki beş yıl içinde tüm fikrini değiştirdi. Evlilik yeniden desteklendi; boşanmaya izin verildi ancak çok gönülsüzce; boşanma için her engel yaratıldı, böylelikle aile birimi kalabilirdi çünkü artık onlar devleti güçlendirmekle ilgileniyorlardı. Devlet olmadan politikacı olamazdı, hükümet olamazdı. Ve bundan sonra onlar, Marx'ın evliliğin özel mülkiyet yüzünden ortaya çıktığı, o nedenle de özel mülkiyet kalktığı zaman evliliğin de kalkması gerektiği temel fikirlerinden asla bahsetmediler. Hiç kimse onun hakkında konuşmadı.

Ailelerin var olmasını istemiyorum, devletlerin var olmasını istemiyorum; dünyanın parçalara bölünmesini istemiyorum. Spontane sevgi içinde yaşayan, sessizlik içinde yaşayan, neşe dolu, zevki lanetlemeyen, hiç cehennem korkusu olmayan ve cennetteki ödülleri hiç arzulamayan özgür bireylerden oluşan tek bir dünya istiyorum çünkü cenneti burada yaratabiliriz, onu yaratmak için tüm potansiyele sahibiz fakat onu kullanmıyoruz. Tam tersine her türlü engeli yaratıyoruz.

Ben sevgiye karşı değilim. Ben o kadar yanındayım ki; bu yüzden ilişkilere karşıyım, evliliklere karşıyım. İki kişinin tüm hayatı boyunca birlikte yaşaması mümkündür. Kimse size ayrılmanızı söylemiyor; ancak bu birlikte yaşama, birbirinin bireyselliğinin sınırlarını ihlal etmeden, birbirinin ruhunun içine girmeden sadece sevgiden kaynaklanmalı. Bu diğer kişinin haysiyetidir.

Sevgi dolu olabilirsin, sevgi olabilirsin. Ve şayet sen sadece sevgi dolu olabilirsen, sadece sevgi olabilirsen, o zaman bu sevginin nefrete dönüşme olasılığı yoktur. Beklenti olmadığı için hayal kırıklığı yoktur. Fakat ben sevgiden ruhsal bir olgu olarak bahsediyorum, biyolojik değil. Biyoloji sevgi değildir, şehvettir. Biyoloji türü sürdürmekle ilgilenir; sevgi fikri sadece biyolojik bir rüşvettir. Bir kadınla ya da erkekle seviştikten sonraki an ansızın, ona olan ilgin artık kaybolur; en azından yirmi dört saatliğine. Ve bu senin yaşına bağlıdır; yaşlandıkça kırk sekiz saat, yetmiş iki saat….

Yurtdışındaki Fransız Lejyonunun yeni komutanına yüzbaşı etraftaki binaları gösteriyordu. Turlar bittikten sonra komutan yüzbaşıya baktı ve "Bir dakika. Bana şuradaki mavi binayı göstermediniz. O ne için kullanılıyor?" diye sordu.

Yüzbaşı: "Şey, efendim, biliyorsunuz, orası bizim deveyi sakladığımız yer. Ne zaman adamlar bir kadına ihtiyaç duysa..-"

"Yeter!" dedi komutan iğrenerek.

Ancak, iki hafta sonra komutanın kendisi de bir kadına ihtiyaç duymaya başlar. Yüzbaşıya gider ve "Size bir şey soracağım yüzbaşı" der. Sesini alçaltarak ve etrafa gizlice bakınarak, "Yakınlarda bir zaman deve boşta mıdır?" diye sordu.

Yüzbaşı "Hımm, bir bakayım" dedi. Kitabını açtı. "Evet efendim deve yarın öğleden sonra saat ikide boş."

Komutan, "Beni yaz" dedi.

Ertesi gün saat ikide komutan küçük mavi binaya gidip kapıyı açtı. İçeride hayatında gördüğü en cilveli deveyi buldu. Kapıyı kapadı.

Yüzbaşı çok büyük bir bağırtı ve çığlık duydu, bunun üzerine koşup kulübeye dalıverdi. Komutanı çıplak ve deve tüyleriyle ve çamurla kaplı bir biçimde buldu.

"Öhö, affınıza sığınıyorum efendim" dedi yüzbaşı, "ama tüm diğer adamlar gibi yapmak daha akıllıca olmaz mıydı; deveye binip kasabaya giderek bir kadın bulsaydınız?"

Hiç yorum yok: